Raptor'un kaleminden ''Libya'da son durum ve Sirte ihaneti''
Tunus'ta başlayan Arap baharı kervanına katılan Libya, dış müdehale ile Kaddafi'nin devrilmesiyle çok farklı bir kılıfa girdi. BM tarafından tanınan meşru hükümet ve zamanında Kaddafi tarafından sürgün edilen Hafter'in mücadelesiyle harita günümüze kadar şekillenerek geldi.
Hafter'in LNA adını alan ordusu Rus paralı milisler, Mısır ordusu subayları ve BAE finansmanı altında sayıları 6.000 dolaylarında olan Sudanlı paralı askerlerden oluşmakta. BAE koordinasyonu altında silah, araç ve mühimmat desteği olarak sorun yaşamayan LNA yaşanan iç savaşta ülkenin büyük kısmına hakim durumda.
Türkiye ve Katar tarafından desteklenen Ulusal Mutabakat Hükümeti(GNA) ülkenin kuzeybatısında bulunan Başkent Trablus ve çevresine sıkışmış durumda. BAE tarafından LNA'ya tahsis edilen Hava Savunma Sistemleri, GNA ordusunun elinde bulunan savaş uçakları ve Türk yapımı TB-2 Sihaların hareket kabiliyetini minimuma indirmiş durumda.
Sadece kritik harekatlar için kullanılan GNA hava araçlarını en son geçtiğimiz hafta Trablus Askeri Kolejine, BAE Sihaları tarafından yapılan menfur saldırıya cevap vermek adına TB-2 Sihalar ülkenin batısında bulunan LNA hava üssüne harekatta boy gösterdi.
Meşru hükümet, üzerindeki LNA baskısını kırmak adına Tunus ve Cezayir arasında nelik diplomasi gerçekleştirsede somut bir sonuç alabilmiş değil. Yaptığı çağrılar sonucu bölge ülkelerinden cevap alamayan GNA, tek olumlu cevabı Türkiye Cumhuriyetinden aldı.
Meclisten geçen Libya teskeresi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Türk askerinin Libya'ya intikali devam ediyor" ifadeleri, önümüzdeki süreçte sahada durumun nasıl şekilleneceği hususunda merak konusu.
Neden diplomasi değilde Askeri Güç?
Libya'nın gündemimizde yer edinmeye başlamasından itibaren bazı kesimlerin Tezkereye karşı çıktığı ve Libya'da eğer bir çözüm olacaksa Yumuşak güçle yani Diplomasi ile olması gerektiğini sıklıkla ifade ediyorlar. Uluslararası Ilişkilerde sert güç unsurlarının son çare olduğu, yumuşak gücün yani diplomasinin en önemli unsur olduğu hepimizin bildiği hususlar.
Yani diyoruz ki; savaş kötüdür.(son çaredir.) Diplomasi en önemli ve en birincil silahtır. Genel ve doğru tanım bu şekilde, kâğıt üzerinde haklılar... Peki Ortadoğuda taraflar arası diplomasi işliyor mu? Gelin bu soruya 6 Ocak Pazartesi Libya'da gerçekleşen olayla cevap verelim.
Libya'da güç boşluğundan faydalanan terör örgütü Deaş Sirte şehrini işgal etti. Diğer şehirlerde olduğu gibi buradada kendi yönetimini oluşturdu ve sivil katliam gerçekleştirdi. 2016 yılında Misrata tugayları tarafından 700 civarı kayıp verilerek terör örgütünün elinden kanlı çarpışmalar sonucu ele geçirildi.
Misrata Tugaylarının zaferiyle sonuçlanan olay sonrası şehir GNA hakimiyeti altına girdi. Hafter'in güç kazanması ve Trablus kuşatması GNA'yı zor durumda bıraktı. GNA'nın elinde bulunan 3 büyük şehirden biri olan Sirte, 6 Ocak Pazartesi 3 saat içinde LNA hakimiyeti altına girdi.
Peki nasıl oldu? Aslında sorunun cevabı çok basit; adam devşirme, parayla adam satın alma, Aşiretlere baskı, Aşiretlere yüklü miktarda nakdi yardım, şehir içine sızmış uyuyan hücreler ve son olarak LNA tarafından şehrin yerle bir edileceği korkusu..
Tüm bu etkenler bir araya gelerek kısa süre içerisinde Aşiretler GNA birliklerinden şehri terk etmelerini istediler. LNA şehre kısmi direniş haricinde problem yaşamadan yerleşti. Sonuç olarak bir özer geçmek gerekirse, yaşadığımız coğrafyada Diplomasi, Askeri gücün ardından gelmektedir.
Kriz durumundan her vakit kaçınmak gereksede genellikle ilk adım sert güç unsurlarının boy göstermesiyle olmakta. Sert güç unsurlarının baskısı sonuç verince yumuşak güç unsurları olayı tamamlayarak yatıştırır. Pax-ottoman yani "Osmanlı Barışı" olarak adlandırdığımız dönem, Osmanlı Devletinin ser gücünü kullanması sonucu ortaya çıkmıştır.